2020 Laneti Covid-19

2020 Laneti Covid-19

29 Aralık 2020 0 Yazar: rumeysa sariarslan

2020 yılında bütün dünyayı kasıp kavuran korona virüs laneti ile neler oldu?

2020 senesinde insan neslinin hayatta kalma çabası bir kere daha sınandı. Çin’in Vuhan kentinde bir yarasadan insana bulaşan Covid-19 olarak tanımlanan virüs yeni bir küresel salgına sebebiyet verdi. Virüs ilk çıktığında önceki Sars salgını gibi kısa sürede tedavisinin bulunacağı, bu nedenle gereksiz panik yapıldığını düşündük. Başlarda klasik gripten gerçekleşen ölüm oranlarının, Covid-19 ölüm oranlarından çok daha fazla olduğu konuşuluyordu. Ve panik yapmanın ekonomiyi ve psikolojiyi daha kötü etkilemesinden endişe edildi.

Sonrasında Avrupa ülkelerinde virüsün etkileri yayılmaya başlayınca durumun vahameti kendini gösterdi. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edildi. Uçak seferleri durdu. Yolcular 14 günlük karantinaya alınarak virüsün bulaşması engellenmeye çalışıldı. Hastaneler dolup taşıyordu. Yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar daha büyük risk altındaydı ve yaşlı nüfusun yüksek olduğu İtalyan hastanelerinden, koridorlarda tedavi olmaya çalışan hastaların görüntüleri paylaşılmaya başlandı. 2020 yılı ilk aylarında İtalyanlar komple karantinaya girdi ve balkonlardan hep birlikte şarkılar söyleyerek moral bulmaya çalıştı. Bu görüntüler içimizi ısıttı. Hala bu işin uzun sürmeyeceğine dair umudumuz vardı.

Mart Türkiye

2020 Mart ayında virüsün Türkiye’de de görüldüğü duyurulduğunda her şey daha yeni başlıyordu. Ülkemizde maske takmak zorunlu hale getirildi. 2020 yılı devam ederken Kabe’ye ziyaretler durdu. Tüm dünyada turistik faaliyetler durduruldu. Amerika ve Avrupa’da pek çok kişi tuvalet kağıdı, kuru gıda, bebek bezi stoku yaptı. Böylece insanlığın hala ne derece ilkel olduğunu hatırladık ve utandık. Buna rağmen hiç stok sıkıntısı yaşamadık. Üretim sekteye uğramadan devam etti. Hastalığın genetik faktörlere ve vitamin- mineral eksikliklerine göre daha ağır seyrettiğini öğrendik. Bunun üzerine imkanı olan herkes D vitamini takviyesine başladı.

2020-stok

2020 yaz dönemi, vakalar biraz azalır gibi oldu. Güneşin etkisi dendi, temiz havada koşu ve yürüyüş önerildi. Bol bol yürümeye ve güneşlenmeye başladık. Uçak seferleri tekrar başladı. Tatiller genelde ülke içerisinde ve çekirdek aile ile değerlendirildi. Yazlığı veya yat kiralama imkanı olanlar bu fırsatları değerlendirdi. İmkanı olmayanlar evlerinde kaldı ama 2020 yaz tatili boyunca İstanbul tenhaydı. Zira gece kulüpleri ve benzeri eğlence mekanları kapatıldı. Ayrıca konserler ve festivaller iptal edildi.

İkinci karantina

Bütün bunlar yetmedi ve virüs yayılmaya devam etti. Büyük çoğunluk maske takmayanları, evinde kalmayanları suçlamaya başladı. Pek çok çalışan işe gitmek zorundaydı. Özellikle de sağlıkçılar. Her Akşam dünya ile aynı saatte sağlıkçılar alkışlanarak onlara moral verilmeye çalışıldı. Okullar kapatıldı. Eğitime internet ortamda devam etme kararı alındı. Home-Office çalışanlar artış gösterdi ve Zoom uygulaması ile online toplantılar hayatımıza girdi. Bu arada pek çok işyeri de battı. Pek çok insan bu süreçte maalesef işsiz kaldı.

2020 sonbaharı virüs vakaları tekrar artış göstermeye başladı. İkinci karantina dönemi, işini online’a taşımış, alışkanlıkları değişmiş herkes için daha kolay bir adaptasyonla başladı. Maske tartışmaları sona erdi, caydırıcı cezaların da etkisiyle kurallar benimsenmiş oldu. Bu arada kamusal alanda sigara içmek yasaklandı. Son olarak virüsün İngiltere’de mutasyona uğradığı ve yeni türün daha hızlı yayılabildiği açıklandı. Bu süreçte iki farklı aşı geliştirildi ve aşının uygulanmasındaki ayrıntılar tartışılıyor. Ülkemizde hafta sonları tam kapanma, hafta içleri akşam 21.00’den sonra kapanma, yılbaşını beklediğimiz şu günlerde hala devam etmektedir.

2020-virus

Bütün dünyayı kasıp kavuran korona virüs laneti ile hayatlarımızda neler değişti?

2020 ile hayatımıza giren solunum yolu maskesi kullanımı daha uzun süre hayatımızda kalacak gibi görünüyor. Aşılama tamamlandıktan sonra bile yeni bir mutasyon virüs haberi endişesiyle kalabalıklarda maske kullanmayı tercih ederek önlem alan insanlar olacaktır.

Arkadaşlarımız, ailemiz, yakın çevremizle görüşme sıklığımız, alışkanlıklarımız değişti. Bu değişiklik de yine bulaşıcı hastalık endişesinden dolayı kalıcı olabilir. Artık iş görüşmelerinde el sıkışma, arkadaş davetlerinde öpüşme, tokalaşma tarih olacaktır.

Dışarıda yeme-içme alışkanlıklarımız değişti. Yemekleri evde yapmak veya eve söylemek daha güvenli olduğu için kalıcı hale gelebilir. Lokanta veya kafelerde sosyalleşmek yerine, park, sahil gibi açık alanlarda sosyalleşme alışkanlığı her kesimden insanımıza yayıldı.

Dünyanın eskisinden ne farkı var?

2020 öncesi her birimizin beklentileri, umutları ve planları vardı. Bir virüs geldi, her şeyi yerle bir etti. Birikimi olmayan veya maaşı devlet kurumlarından ödenmeyen herkes az veya çok bu sürecin ekonomik etkilerini hissetti. İnsanlar birdenbire gelirini, itibarını kaybetti. Şehirlerimizde yarattığımız profesyonel ilişki ağlarının (sektörlerin) domino taşları gibi birbirine bağımlı olduğunu gördük.

Çoğumuz kutu gibi evlerde mahsur kaldık. İç dünyamıza döndük ve yaşamın anlamını düşündük. Ölümü düşündük. Ve bütün dünya ile birlikte düşündük. Küreselleşmeyi iliklerimize kadar hissettik. Kendimizi diğer uluslardan daha küçük ya da daha büyük görmemeyi, yaşamı tehdit eden bir kriz karşısında eşit derecede aciz olduğumuzu anladık. Kültürler ve gelişmişlik sıralamaları farklı olsa da evrenin bizi hala fiziksel özelliklerimize göre sınıflandırdığını ve bu açıdan eşit olduğumuzu anladık.

2020 yılı kapanış yaparken ve pandemi yeni sürprizlerle hayatımızda yer edinmeye devam ederken kimlerin 2021’den beklentisi olabilir?

Şimdi uzun ve zor bir yılın ardından herkesin ‘en önemli şey sağlık’ dediğini duyar gibiyim. Uçuk kaçık hayaller minimize edildi. Aile ziyaretleriyle geçirilebilen tatiller lüks sayılmaya başlandı. Bu kadar uzun süre bir sağlık krizi içinde yaşamak bundan sonrası için daha gerçekçi planlar yapmayı ve beklentilerimizi düşürmeyi öğretti. Artık evden çıkabildiğimiz, temiz hava alabildiğimiz zamanlarda bile moral depoluyoruz.  

2021’den beklentimiz sevdiklerimizle birlikte sağlıklı bir şekilde bu krizi atlatabilmek!

Eğer düşüncelerimiz başımıza gelen şeyleri çekiyorsa kimler dünyanın yavaşlamasını istedi?

Üniversite yıllarımda, aynı zamanda çalışırken çok yoğun mesai saatlerinde kalabalığın aynı amaçla oradan oraya koşuşturması beni düşündürmüştü. Acaba birden bire her şeyin durması ve yavaşlaması mümkün olur mu diye kafa yormuştum. Elbette çok masum bir düşünceydi. Aynı düşünceyi başka gençlerden de duymuştum. Kravatla sabahın ilk ışıklarında, hatta zifiri karanlıkta otobüs beklerken, metrobüste yer kapmaya çalışırken, henüz sisteme uyumlanmamış insan böyle şeyler düşünebiliyor. İşin şakası tabii ama yeterince fazla insan düşündüyse belki bu durumu kendimize çekmişizdir.

Öte yandan dünyanın kaldırabileceğinden fazla kalabalık olması hakkında fikirler dile getiriliyor. Dünya bizi üzerinden atmaya çalışıyor deniliyor. Küresel ısınma, tüketim çılgınlığı, plastik atıklar, karbon ayak izi konuları, nüfusun kontrol altına alınması gerektiği ile ilgili bilgiler var. Küresel iklim krizi gündemdeki önemini arttırdı. Bu durumla doğum kontrolü ve eğitimle mücadele etmeliydik. Oysa şu anda kayıplarımıza üzülüyoruz. Onları rahmetle anıyoruz. Bu durumdan ders almak ve geleceği daha ayrıntılı düşünerek hareket edebilmek şüphesiz insanlığın ömrünü uzatacaktır. 

2020 kabusunu nasıl fırsata çevirebiliriz?

Sakin olmak ve anı yaşamak üzerine bu güne kadar söylenen sözleri belki de anlayamadık. Yaşadığımız anı anlamlandırmaya çalışmadan yaşayabilmeliydik. Dışarı çıktık, topluluğun bir parçası olarak sosyalleşmiş olduğumuzu düşündük. Yemek yedik, diyetimizi bozduğumuzu düşündük. Önemli bir işi bitirmek yerine dizi izledik, suçluluk hissettik. Oysa bu yıl sadece hayatta kalmak ve virüse yakalanmamak hepimiz için bir başarı kabul edildi. Anladık ki ne yaptığımız değil, var olmakmış ilk mesele… 2020 yılının sonuna doğru vücudumuzda var olduğunu bilmediğimiz streslerin çözüldüğünü gözlemliyoruz. Yetişmeye çalıştığımız toplantılar bitti, birbirimizden sosyalleşme beklentilerimiz azaldı. Daha az aktivite olduğu için seçimlerimiz daha kolay. Ve stresimiz daha az.

Bir kedi gibi yaşamaya yaklaştık. Fıtratını kendiliğinden hayata sunmak. Nevrozlarından arınmış bir şekilde sadece o an yaptığın işle ilgilenmek. Taşıdığın (yanlış) inançlar yükünü bir kenara bırakabilmek. En azından bu amaca yaklaşabilmek. Yürürken sadece yürümek. Düşünmeden yürüyebilmek. Beynimizi çok mu yorduk?

2020-kedi-gibi-yasamak

2020 sonrası dünyada yeni bir bilinç uyanıyor. Artık reddedemeyeceğimiz bir değişimin fitili 2020 de ateşlendi. Sonu bizim için hayra mı gider şerre mi gider bilemiyoruz ama dünyanın her daim yaşam lehine evrildiği düşüncesini romantik şekilde kabul edip hazır gevşemişken rahatımızı bozmayalım derim.

Yeni yılınız kutlu olsun!