Kitap yazmak için deneyebileceğiniz üç yöntem.
Kitap yazmak istiyorum, nereden başlamalıyım? Deneyebileceğim yöntemler nelerdir? Kitap yazmak için kendimi nasıl geliştirebilirim? Kitap nasıl yazılır?
Kitap yazmak için öncelikle motivasyon kaynağınızı belirlemelisiniz. Motivasyon kaynağınız sizin yakıtınız olacaktır ve tıkanma yaşayıp vazgeçme ihtimaliniz olduğunda sizi tekrar harekete geçirecektir. Bu sebeple ne kadar köklü bir isteğinizle bağlantılı olursa o kadar güçlü ve etkili bir motivasyon sağlayacaktır. Çok farklı sebeplerden kitap yazabilirsiniz. Örneğin;
*Çoktandır aklınıza gelen bir fikir vardır ve onu hayata geçirmek istiyorsunuzdur.
*Bir hikâye durmadan aklınıza geliyor, ayrıntıları tekrar tekrar ilgi çekici olarak belirginleşiyordur. Yaratıcılığınız yüksektir, bundan faydalanmak ve üretmek istersiniz.
*Yaşadığınız şeyleri aktarmak paylaşmak istersiniz. Veya yalnızca duygu ve düşüncelerinizi aktarmak için bile kitap yazabilirsiniz.
*Bir konu hakkında profesyonel bilginiz ve deneyiminiz vardır. Bu konu hakkında bilgilendirici bir kitap yazmak istersiniz.
*Romancı olmak için edebiyat aşığı olduğunuz için kitap yazmak istersiniz. Hedefiniz yazar olmaktır.
Daha pek çok sebeple kitap yazmak isteyebilirsiniz. Fakat bu işte yeniyseniz yetenekli de olsanız uzun süreceğini unutmamanızda fayda var. Kitap, orijinal bir içeriğinizin olması ve teknik bilgi- düzenlemeler sonucunda ortaya çıkan bir eserdir. İkisinden birine sahipseniz, diğerini kazanmanız için zamana ihtiyacınız olacaktır.
Kitap yazmak için ilk olarak yapabileceğiniz en basit egzersiz;
Aklınıza ne gelirse yazmak. Şimdi herhangi bir konu, bir düşünce ve ya amaç olmadan, elinize bir sayfa kağıt alın ve ya bilgisayarınızda bir Word dosyası açın. Eğer hiç bir şey aklıma gelmiyor diyorsanız ‘hiçbir şey aklıma gelmiyor’ diye yazın. ‘Hayat şöyle güzel, böyle değil.’ ‘Akşam fasulye yemek istiyorum.’ 10 dakika boyunca yazın. Böylece en basit egzersizle, bilinç akışı tekniğine yaklaştınız bile.
Günlük rutin egzersiz olarak, örneğin her gün yarım saat ile yazmaya başlayabilirsiniz. İlerledikçe keyif alacak, daha fazla zaman ayırmak isteyeceksiniz ve zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.
Olduğu gibi duygu ve düşüncelerinizi yazın. Daha sonra okuduğunuzda kendinizi gözlemleyecek, kendinize not verecek, bazı cümlelerinizi düzeltecek ve her gün daha kolay yazdığınızı göreceksiniz. Bu alıştırma düşüncelerinizi takip edebilmenizi ve yönetebilmenizi sağlayacak.
Kitap yazmak için ikinci adım;
Kompozisyon yazmak. Hepimiz okulda tatilimizin nasıl geçtiğiyle ilgili, özel günler, milli ve dini bayramlar ile ilgili birer kompozisyon yazmışızdır. Kendinize ilgi alanınız olan bir konu belirleyin. Veya daha çok zorlanmak isterseniz ilgi alanınız olmayan bir konu belirleyin. Daha zor alıştırmalar bazen yaratıcılığı daha çok geliştirebilir.
Ben ilk olarak hakim olduğunuz bir konuda yazmanızı öneririm. Daha önce sık sık düşündüğünüz ve konuştuğunuz konularda ilgi çekici kısımları diğerlerinden ayırmak daha kolay olur. Böylece konu sıkıntısı çekmemiş olursunuz.
Konuyu belirledikten sonra giriş gelişme sonuç basamaklarını takip ederek okunabilir bir şey çıkarmaya çalışabilirsiniz. Rakamları ya da bilgileri gerçek olmayabilir. Örneğin dinozorların türleri ve yaşam süreleri konulu bir yazı yazabilirsiniz. Dinozorlar hakkında bilginiz olması gerekmez. Tabi bu kompozisyonu yazdıktan sonra iyice saklamayı ya da imha etmeyi unutmamalısınız. Allah korusun ya birinin eline geçerse 🙂
Giriş kısmında dinozor nedir, nerelerde yaşar, nelerle beslenir, boyutu, ağırlığı nedir? Gibi bilgiler yer almalıdır. Gelişme kısmında anlatmanız gereken konuyu işlemelisiniz. Yaşam türleri ve yaşam süreleri ile ilgili bilgilendirme yapmalısınız. Burada unutulmaması gereken nokta akıcı bir paragraf oluşturmaya gayret etmelisiniz. Tekrar tekrar okuyarak, okuyucu gözünden değerlendirip değişiklikler yaparak bu konuda kendinizi geliştirebilirsiniz. Örneğin; Devrik cümleler yazarın üslubuna özgü olarak kullanılsa da, bilgi içeren bir kompozisyonda akıcılığı olumsuz etkileyecektir.
Sonuç bölümünde ise konuyu toparlayıp, vermek istediğiniz mesajı vermelisiniz. Bu örnek dinozorlarla ilgili bilgilendirme amaçlı olduğu için, dinozorlar hakkında ilgi çekici bir bilgi verip, düşündürücü bir soru sorarak bitirebilirsiniz. Böylece okuyucunun zihninde daha uzun süreli bir etki bırakarak amacınıza ulaşmış olursunuz. Oldukça basit ve eğlenceli değil mi?
Önemli olan giriş gelişme sonuç döngüsüne sadık kalmak ve akıcılık yani okunabilirlik. Bitirdikten sonra bu ikisi açısından aile üyelerinin veya arkadaşlarınızın fikirlerini alabilirsiniz. Veya kendiniz bir değerlendirme yapabilirsiniz. Çevrenizde yazınız hakkında geribildirim verebilecek konunun uzmanı olan kişiler varsa, bu iki açıdan ayrıntılı fikir alabilirseniz çok faydası olacaktır.
Üçüncü adım soru cevap, derinlik analizi;
Bu seçenek biraz daha edebiyatseverler için. Bir karakteriniz varsa, roman, öykü, senaryo yazıyorsanız veya kendi hayat deneyiminizden bir metin yazıyorsanız duyguları ifade edebilmek kaleminizi güçlü kılacaktır. Herkes aynı duyguları yaşar fakat herkesin ifade etme biçimi farklıdır. Yazarlara satır aralarına parmak izini bıraktıran, bu farklı ifadelerden yani özgünlükten ileri gelir. Bunun için yaşadığınız duyguları çözümlemiş olmanız gerekir. Ne hissettiğinizi bilemiyorsanız kâğıda dökemezsiniz. Ama bu alıştırmayla ne hissettiğinizi bulmanız mümkün. Biraz psikanalize benziyor.
Bir olay karşısında ne hissettiğinizi yazın. Basit günlük bir olay da olabilir ama bunu yapamazsanız sizin için en son yoğun duygular yaşamanıza sebep olan, olumlu bir anla başlamanızı tavsiye ederim. Olumlu duyguları ifade etmek daha kolaydır.
Örneğin; “Bugün sevgilimle buluştuğumda bana sürpriz yapıp çiçek getirmesine çok şaşırdım. Oysa ilişkimizin başından beri bana hiç çiçek almamıştı. Bir anda ne hissedeceğimi şaşırdım. Acaba beni aldatıyor mu? Yoksa gerçekten yüz ifadesinden okuduğum gibi beni seviyor mu? Beni sevdiği ve şaşırtmak istediği için mi çiçek aldı? Aniden aklıma sevgilisine çiçek alanlarla ilgili yaptığı olumsuz yorumlar geldi. Şimdi bu da neyin nesi? Ne düşünmeliyim? Buluşmamız boyunca gergindim ve hep bu soruya cevap aradım. Gerginliğimden o da etkilendi. ‘Seni bir türlü memnun edemiyorum’ diyerek çok üzüldü. Onu üzgün görünce ben de üzüldüm. Uzun uzun konuştuk. Artık ara sıra bana çiçek almak istediğini, değiştiğini söyledi. İkna oldum, sevindim bu duruma. Eve geldiğimde yüzümde güller açıyordu. ”
Karakterlerin duygularını açık açık ifade edemeyen insanlar olabilirler. Lakin sizin yazar olarak onların ruh haline dair belirgin izler bırakabilmeniz için duygular konusuna hakim olmanız gerekmektedir. Aksi taktirde karakterlerin duygu geçişleri arasındaki dengesizlikler okuyucuyu rahatsız edecektir. Tabi bir sosyopatı konu almıyorsanız 🙂
Duyguları tanımlayabilmek metninize derinlik katacaktır. Duygusal uzaklığı, yakınlığı okuyucuya hissettirmek çok önemlidir. Karakterler soğuk mu, sıcak mı? Bazen bir metni okuduğunuzda melankolik bir havaya girersiniz, buna sebep olan tek başına ‘üzüntü, sıkıntı, keder’ kelimeleri değildir. Metnin bütünlüğü ve yazarın satır aralarına gizlediği yeteneğidir.
En önemlisi kendinizi bir şeye zorlamayın. Zihninizi akışına bırakın. Bırakın yazmak zihninizi boşaltma yönteminiz olsun. İçinizde ne varsa kaleminizden aksın. Şiir gibi bir şey olsun. Emin olun okuyucu onu hissedecektir.
Son olarak da okumak istemediğiniz metinlere bile bir göz atın. Belki çok farklı bir yazın keşfedersiniz ve kendi üslubunuz için size yardımı dokunabilir.
Unutmayın, ne kadar çok okursanız o kadar çok okunursunuz.
Son olarak bir kitap yazmak istiyorsanız, çevrenizdeki insanların olumsuz fikirlerine aldırmayın. Size yeteneksiz olduğunuzu, bu işin çok zor olduğunu veya çok daha önceden başlamış olmanız gerektiğini, artık bunun için çok geç olduğunu söyleyebilirler. Hepsine kulağınızı tıkayın.
Bu yolda karşınıza ne çıkacağını bilemezsiniz. Size bunları söyleyen insanlar muhtemelen az kitap okuyan ya da hiç kitap okumamış bezgin insanlardır. Hayattan bezmiş insanlar sizin heyecanınıza ortak olamayacaktır. Ancak bu yolda yalnız olduğunuzu hiç düşünmeyin, çünkü bugün klasik olarak okuduğumuz yazarların büyük bir çoğunluğu zamanında kimsenin başarılı olacağına inanmadığı insanlardı. Sadece roman türünde değil, deneme, oyun, biyografi türünde de yazılan eserler çoğunlukla desteklenmeden yazılmış, zor şartlar altında ortaya çıkmıştır. Zorlanmaya değil yazdıklarınızın içeriğine ve güzelliğine odaklanırsanız hem güzel vakit geçirmiş olur hem de motivasyonunuzu kaybetmemiş olursunuz 🙂
Haydi kaleminize sağlık!
Sağlıklı Olmaya Çalışıp Aksini Yaptığımızın 10 Kanıtı için tıklayınız.