Çocuk

Çocuk

24 Eylül 2018 0 Yazar: rumeysa sariarslan

Çocuk

Bütün gerçek ancak bir çocuğun anlayabileceği kadar basittir. Çünkü çocuk ön yargısız yaklaşır. Bir yetişkin de davranışsal ve düşünsel bilgiye sahip olduktan sonra ön yargısız olabilirse, çocuk objektifliğine erişebilir.

Ancak bunu yaparken hangi yolla düşündüğünü de sorgulamalıdır. Öğrendiği bir kalıp üzerinden mi düşünüyor. Yoksa tamamen öğretilerden bağımsız, etki altında kalmadan saf bir kanıya mı varıyor.

Günümüzde en fazla yapamadığımız şey bu herhalde. Hepimiz birer birey olduğumuzu iddia ediyoruz, kendi iyiliğimizi en iyi kendimizin bildiğini, kendi kararlarımızı en iyi kendimizin alabileceğini ve özgün bir hayat yaşadığımızı savunuyoruz. Ama nedense aldığımız kararlar ve savunduğumuz fikirler hep başkalarının fikirleri, yaşadığımız hayatlar başkalarında özendiğimiz hayatların mümessili ve bizler iddialarımızın boş olduğunu bile anlayamayacak kadar meşgulüz, bir koşuşturmanın içindeyiz.

İnşallah boşa koşuşturmuyoruzdur.

Çocukluk bilgisizlik ve anlamazlık çağı değil, yetişkinlikle kıyaslama yapmak için verilmiş bir lütuftur. Kendi çocukluk düşüncelerimden örnek vermek gerekirse, hayal gücüm ve içimdeki iyilikle paralel olarak neredeyse sorunsuz bir dünyada yaşadığımı sanıyordum. Yetişkin olduğumda bu dünyanın bana daha da güzellikler sunacağını ve daha da mükemmel olacağını hayal ediyordum. Oysa çocukluktan çıkış, gençliğe giriş dönemimde bu inancım yüzünden büyük hayal kırıklıkları yaşadım ve çok hata yaptım. Sorun yetişkin dünyasının, çocuk ruhunu unutmuş liderler tarafından istila edilmiş olmasıydı. 

Küçükken tek derdim, beni kimsenin dinlememesiydi. Büyüdüğüm zaman beni dinleyip “insan yerine koyacaklar” diyordum. Oysa yetişkin olmama rağmen insan yerine konulmayınca, sadece paranın insana değer kazandırdığı bir dünya olduğu gerçeğiyle rastlaştım, çarpıştım, çarpıldım. Üstelik dinliyor gibi yapıp, şartların eşit olmadığı bir anı kollayıp, insanı sırtından vuruyorlardı. Yani çocuk olduğum zamanlarda en azından riyakarlık görmüyordum.

Çocukluğun mutluluğu da tamamen çocuk iç dünyasından kaynaklanıyordu elbette. Yetişkin olmayı çıkar ve para peşinde koşturmak olarak gören hiç kimse mutlu olamaz. Çünkü parayı ya da menfaati kovalarken hayat akmaya devam eder. Güzel şeyler terk eder, iyilikler azalır azalır ve yok olur. Aynı çocuk masumiyetinin kaybolması gibi…

Büyüdüğümüzde işin içine hırs girmeseydi, paylaşmayı ve sevmeyi unutmasaydık dünyamız çok daha yaşanabilir bir yer olabilirdi.

Yazımı beğendiyseniz benzer bir yazı için tıklayınız.

Sevgilerimle