Sevgili Tanımadığım Ama Çok Sevdiğim

Sevgili Tanımadığım Ama Çok Sevdiğim

9 Haziran 2018 0 Yazar: rumeysa sariarslan

Sevgili tanımadığım ama çok sevdiğim kişi;

Kimsin ve neredesin? 21. Yüzyılda bir kadın Kafka’yı kıskanıp bir Milena’sı olmadığı için sana yazıyor. Aslında içimdeki hisler bunlar değil. Düşünüyorum dünyayı, tahmin edilemez ölçülerde genişleyen iyiliği ve kötülüğü. Kendini gerçekleştirebilen insanları ve bunun karşısında potansiyelinin asla farkında olmadan yaşayıp giden milyonları.

Kafamda bir dengeye oturtmaya çalışmak, mantıksal bir açıklamasını yapabilmek adına veri toplamaya çabalamak, dur durak bilmeksizin, beynimi sıkıntılara sokuyor ve ruh sağlığım bu sıkıntılardan olumsuz etkileniyor.

Sevgili Tanımadığım Ama Çok Sevdiğim;

Bunun dışında, buradan bakınca, bu coğrafyadan, bu yüzyılda, içinde bulunduğum toplumsal yozlaşmanın ne ilk, ne son ve ne de dönemine has yeni ve biricik bir özelliği olmadığını bildiğimden, dünyanın kendini tekrar edişinin beş yüzüncü filminin, bir milyonuncu oyuncusu olduğumu anlıyorum. Ama bunu anlamak, düşünceme tatmin, ruhi sıkıntılarıma ferahlama getirmiyor. Yani sıkışmışlığımı azaltmıyor, evet.

Benim de kendimi gerçekleştirmem için gerekli olan yaşama tutkumu körüklemiyor. Yaşanılanlar içinde kendi kişisel tarihimden, dünya siyasi tarihine, beni heyecanlandırmayan ve sonsuz yaratıma dahil olmamamın bahanesi olarak icat ettiğim bu düşünce, belki de benim kendime olan sadakatsizliğimi bir sis perdesi içine saklamam için harika bir maskedir. Ve bu sayede yarım bırakabiliyorumdur.

Bu sayfa da hiçbir düşüncenin tespit, hiçbir tespitin bağlayıcı olmadığı fikir karmasında şurada savruluversin.

Benzer bir yazım için aşağıdaki linke tıklayınız;

Kimsenin olmadığı kapının önü

(Yazıdan bir kesit)

“Yüksek tabanlarıyla caddenin sağ kaldırımına yakın doğrultusunda bir yön belirledi. Sakince bu yolu sonuna kadar gitmeyi hedefledi. Ama yol bitmedi. Yol, ne oluyor da bitmedi. Yürüdükçe yürüyordu ama yol bitmiyordu. Yürüyor, yürüyor, yürüyordu ama yol bitmedi. Neden sonra, henüz 3 adım attığının farkına vardı.

Bacakları ileri bedeni göklere doğru yol almışken aklı neredeydi? Neredeydi o güzelim akıl! Kavanozlara konan, bazen sofraya yemek olan beyin neredeydi? Eyvah! Geçen gün saklanan kavanozdaki beyin o olabilir mi? Kim saklamış ki onu oraya. Nereye saklamışlar. Yemeklik mi, kahvaltılık mı yapmışlar? Ben ne yapacağım şimdi. İstesem bana da koparır verirler mi ucundan, tuzsuz tarafından.”

Sevgilerimle.