Rüya ( Beyin )

Rüya ( Beyin )

7 Eylül 2018 0 Yazar: rumeysa sariarslan

Rüya

Rüyamda kapkaranlık bir boşlukta sürekli düşme halindeyim. Bu bir kuyu değil, hissettiğim sınırlar, oldukça uzaktaki duvarlar. Ama onları görmüyorum. Sadece düşüyorum. İçinde bu olaydan inanılmaz keyif alan bir durum var. Aklımda ve hissimde başka hiçbir şey yok. Ne korku ne kaygı. Rüya ya da gerçeklik olduğunu hissetmiyorum.

Çok güzel, hızlı ama hiçbir şeye çarpmadığım için yumuşak bir şekilde düşüyorum. Kollarımı ve bedenimi özgür bırakıyorum. Derken düşüşümü yatay düzlemde şak diye bölecek karanlık sulara aniden dalıveriyorum. Canım acımadan siyah denizde yine hiçbir şey görmeden yüzmeye başlıyorum. Derken suyun altında nefes alabildiğimi ve basınç hissetmediğimi fark ediyorum.

Bütün vücudumu saran derin sularda, dibe doğru yüzmeye başlıyorum. Bu sefer bu eylem çok hoşuma gidiyor. Hiç zorlanmadan uzunca bir süre yüzüyorum. Biraz da şuraya, biraz da buraya. Baktığım yerde gördüğüm şey simsiyah. Rahatsızlık vermiyor, keyif veriyor. Benim hareketlerime tepki olarak suyun vücuduma vuruşu tanıdık. Daha derine indikçe daha fazla zevk alıyorum. Ama hala bu zevk bilinçaltımda.

Sonra ellerim sert bir tabana çarpıyor. Yağlı saman kağıdı gibi bu yüzeyi ellerimle takip ederek çevresinde daire çiziyorum. Dibe ulaştığımı ve başka ilerleme yolunun olmadığını fark ettiğimde bir yumruk atıyorum denizin tabanına. Cart diye yırtılıyor. Sonra ellerimle kafamı içine sokuyorum. Baş üstü duruyorum. Vücudum suda, kafam yeni boşlukta.

Bu boşluk da geldiğim boşluğun aynı gibi. Yer çekimi var, göz gözü görmüyor. Ama beni su tutuyor. Suya ellerimle tutunup vücudumu boşluktan aşağıya sarkıtıyorum. Hiçbir yere çarpmayınca bırakıveriyorum tekrar kendimi düşüşe. Kısa bir süre düştükten sonra yumuşatılmış düz bir zemine varıyorum. Ayağa kalkıp biraz yürüyorum. Rüya gördüğümün bilincinde değilim. 

Burada ilk defa sessizliği fark ediyorum. Derken ayağım yumuşak bir şeye çarpıyor. Eğilmeye çalıştığımda boyuma kadar yumuşak ve tombul bir kütleyle karşılaştığımı anlıyorum. Bir beynin büyütülmüş haline benziyor, kıvrım kıvrım, vıcık vıcık et. En ufak dokunuşumla jöle gibi oynuyor ama asla içine işleyemiyorum. Stres topu gibi de elastik. 

Etrafında dolaşıyorum ve gerçekten bir beyin olduğunu dokunarak, her yerini keşfederek anlıyorum. Sonra artık beyin olduğunu bildiğim bu şeyin kıvrımlarından birine elimi sokuyorum. İnanılmaz huzurla doluyor içim. Daha çok sokmak istiyorum. Hissettirdiği duygular çok güzel. Kolumu sokuyorum. Aldığım zevk artıyor. Birden çırılçıplak olduğumu fark ediyorum. Omuzumla birlikte sağ memem beynin içine giriyor. Sonra daha fazla dayanamayıp denize girer gibi boynumu dışarıda bırakarak tüm vücudumu sokuyorum beynin kıvrımları arasına.

Bu yapışmayan jöle, en ufak bir hareketimle oluşan boşluklara sızıyor ve serin, güvenli, devamlı zevk vadediyor. Vücudumda hissettiklerim tarif edilmesi mümkün olmayan, tarif edebilecek söz ustalarınınsa, zevk kapısının açıldığı yerde akıl kapısının kapanması sebebiyle, başarılı olamayacağı kayboluşlar yaşıyorum.

Kafamı da vücudumun hareketleriyle birlikte bu boşluğa sokmak istiyorum. Denizde süzülür gibi yavaş hareketlerle beynin içine doğru, daha derinine doğru kaydırıyorum bedenimi. Derin bir nefes alıp kafamı da daldırıyorum.

O anda her şeyin değiştiğini anlıyorum. Beynin içinde nefes almamı engelleyen bir şey yok. Burada oksijen de var. Bütün varlığıma güven vererek bana sarılmış bir canlının içindeyim. Aklımı zevk adına tahsis etmişim. Burada zamanla eriyerek yok oluyorum. Varlık oluyorum.

Merhaba, okuduğunuz için teşekkür ederim. Yazımı beğendiyseniz daha fazlası için takip edebilirsiniz. Sevgiler.

Bir önceki yazım için tıklayınız.