Pazartesi Hikayesi

Pazartesi Hikayesi

27 Ağustos 2018 0 Yazar: rumeysa sariarslan

Pazartesi

Masum tatilciler şehre adım attıkları anda kendilerini bekleyen tehlikenin farkında değillerdi. Zamanın bilinen en eski canavarı Pazartesi, şehrin en yüksek binasının köşesinde ellerini ovuşturarak tatilcileri bekliyordu. Aynı anda korkunç ve isterik kahkahalar atıyordu.

Tatilciler her şeyden habersiz arabalarıyla şehre girebilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Gözleri sokaklara özlemle bakıyor ama itiraf edemedikleri için anlamsızca şikayet ediyorlardı. Her biri tatilin bitmesiyle ilgili en çok kendisinin perişan olduğunu ispatlamak için adeta yarışıyordu. En yanık iç çekmeyi kim başarabilecek, en çok keşkeyle başlayan cümleyi kim kurabilecek yarışına girmişlerdi bile. Bütün bunları gizlice seyreden Pazartesi canavarı bu tablo karşısında gittikçe keyifleniyordu.

Tatilciler evlerine ulaşıp da kirli çamaşırlarının bulunduğu bavullarını açtıklarında ‘her şey bitti’ hissi geldi çöreklendi üzerlerine. Bir daha asla mutlu bir gün göremeyeceklerdi. Yaz bitmiş, bayramlar uzakta kalmış… Her gün mesai gerçeği ile yüzleşmeleri gerekiyordu. Televizyonu açtılar, belki biraz mutlu oluruz diye. Haberlerde yarın havanın kapalı olduğunu ve ilerleyen günlerde sağanak yağış beklendiğini izlediler. Boyunları bükük ev ahalisi karşılıklı bakıştı ve yarın yapılacak melankoli yarışı için birbirlerine meydan okudular.

Pazartesi canavarı Pazar akşamından emellerine bu kadar yaklaşmış olmanın sevinci içindeydi.

Evin küçük çocuğu bu olanlara anlam veremiyordu. Yarın okulda, nihayet hoşlandığı kızı görebilecekti. Annesi her zamanki gibi beslenme çantası hazırlayacak ama o bayram harçlıklarıyla istediği kadar abur cubur yiyecekti. Bilgisayar oyunu oynamayı da çok özlemişti. Pazartesi canavarı hemen düşmanını tanıdı. Mutluluk ve heyecanla atan bir kalbi nerede olsa tanırdı. Yıllardır en büyük düşmanı bu çocuk gibileriydi. Ne yaparsa yapsın bu çocuğa etki edemeyeceğini biliyordu. Ama Pazartesi canavarının da kendi yöntemleri vardı. Çocukları ebeveynlerinin kanına girerek alt edecekti.

Kahraman çocuk bilgisayarın düğmesine basar basmaz annesi bağırdı. “Oğlum okula hazırlandın mı, daha banyo yapacaksın, yok bugün oyun moyun sana!” Kahraman çocuk birdenbire Pazartesi canavarı ile göz göze geldi. Artık kılıçlar çekilmişti. Savaş kaçınılmaz, zafer müstahaktı. Çocuk gözlerini kısarak yandan çarklı bir bakış attı. Aklına dahiyane bir fikir gelmişti.

Hemen annesine koşup sarıldı. “Anneciğim evimiz ne kadar güzel değil mi, çok özlemişim evimizi. Yarın arkadaşlarımı göreceğim için çok mutluyum. Seni çok seviyorum, iyi ki benim annemsin.” Diyerek onu öpücüklere boğdu. Neye uğradığını şaşıran, hazırlıksız yakalanan kadın hemen melankoliyi bıraktı. Hızlıca içini kaplayan sevinçle ağzından şu cümleler döküldü. “Ben de seni seviyorum oğlum, iyi ki doğurmuşum seni.” Ona gülücüklerle ve öpücüklerle karşılık verdi.

Bu olanlar karşısında hırs ve sinir küpüne dönen Pazartesi canavarının kafasından dumanlar çıkıyordu. Pazartesi başlamadan hemen kendine uygun, onu kabul edecek ve güzel ağırlayacak bir yer bulmalıydı. Eğer bulamazsa yok olması an meselesiydi. Bu olanlara inanamayarak üzüntü ve sinirle bavulunu topladı. İçine ‘her şey bitti’ hissini, bulutlu havayı, melankoliyi koydu. Kapıdan çıkarken son kez bu mutlu insanlara baktı. Artık onu istemedikleri çok açıktı. Arkasından hırsla kapıyı vurdu ve gitti.

Son.

Herkese mutlu Pazartesi ve tatil sonrası dileklerimle…

en popüler yazım için